alem-i nur

Archive for the ‘duamız kadarız’ Category

 

Katındaki nimetlere rağbetimi arttırarak Sana kavuşmaya bir özlem ver ve Sana samimi tevekkül etmeyi nasip et. Sana ibadete kendini verenlerin korkusunu, Senden korkanların gönülden saygısını, Sana tevekkül edenlerin kuvvetli imanını, Sana iman edenlerin tevekkülünü niyaz ediyorum.

Rızanı gözetmeye beni öylesine muvaffak et ki, kullarından herhangi birinin korkusuyla dininden hiçbir şeyi ihmal etmeyeyim.

Taatinde bana kuvvet, ibadetinde gayret, sevabına rağbet, acıklı azabını hak ettirecek şeylerden de kaçınmak lütfeyle!

Afiyet zırhına bürünme ve afiyetin tamamlanması, selametin kuşatması ve devamı konusunda Sana ümit bağlıyorum!

Güçsüzlük ve çaremin tükenmişliğine merhamet et! Sıkıntımı gider, duamı kabul buyur,hatamı bağışla, böylece bana ve
Senden istekte bulunan herkese ihsanda bulun!

Dinim, dünyam konusunda sağlık, güvenlik ve esenlik ihsan et!

Kalbime basiret, işlerimde başarı lütfet!

Anne babama da, mümin kullarının anne ve babalarına lütfettiklerinin en üstünüyle ihsanda bulun, bana yaptıkları iyilikleri karşılığında onları da tamamıyla affet!

Hakkımızda irade buyurduklarına gönülden boyun eğmeyi bize ilham et ki, erken gönderdiğinin gecikmesini arzu etmeyelim, geciktirdiğinin tez gelmesini istemeyelim, sevdiğinden hoşlanmamazlık hoşlanmadığını ise tercih etmeyelim, sonuç bakımından en hayırlısı ve akıbetin en güzeliyle ömrümüzü noktalamayı nasip eyle. Hiç şüphesiz güzel olanı kazandıran, büyük olanı veren, dilediğini yapan Sensin ve Sen her şeye kadirsin!

İyi niyetli olmaya, beğenilen sözler söylemeye ve
güzel işler yapmaya beni muvaffak eyle.

Senin güç ve kuvvetin olmaksızın kendi güç ve kuvvetimle baş başa bırakma!

Tok gözlülük ve iffeti, huzur ve saadeti, sağlık ve bereketi, güven ve afiyeti
bana bir arada nasip et!

Allah’ım! Hırsın taşkınlığından, öfkenin kabarmasından, hasedin baskın gelmesinden, sabrın zayıflamasından, kanaatin azalmasından, ahlakın fenalaşmasından, kötü arzuların baskısından, nefsin isteklerine uymaktan, gafletin bürümesinden, doğruya muhalefet etmekten, karşılıklı yapmacıklıklardan, batılı hakka tercih etmekten, kötülükte ısrar etmekten, günahı küçük görmekten, taati çok bulmaktan, bize iyilik edenlere karşı minnet ve şükran duymamaktan, feryat edenin yardımına koşmamaktan, hakkımız olmayanı talep etmekten, ilmi konularda bilgisizce konuşmaktan Sana sığınıyoruz!!!

Bunlara ulaşmada vesile edineceklerimi telkin et!
Bunları yerine getirmek için bedenime sağlık ve afiyet ver.
Güvence ve ümidimi boşa çıkarmayarak bana hayırlı bir akıbet nasip eyle.

AMİN

Duanın ne kadar önemli olduğunu,bilhassa farz namazlarından sonra yapılan duanın makbuliyetini biliyoruz.

Dua adabına göre sıraladım,önce istiğfar,sonra salavat, dua ve tekrar salavat…
dosya olarak yüklemek isteyen olursa “yükle” bölümüne de yerleştirdim…

ziyaretleriniz ve notlarınız için de teşekkür etmek istiyorum… sitenin “faydalı” olduğunu bilmek güzel…
hastalık çok zor, insan yaşamadan anlamıyor. tüm hastalar için dua etmeyi ihmal etmeyin lütfen…

bu arada,yeni keşfettiğim programla artık daha kaliteli klipler hazırlayabiliyorum çok şükür.
faydalı ve etkileyici yazılar buldukça sizlerle de paylaşacağım inşallah…

Allah a emanet olun…

<<<<<<<<<<<<<<<<<<< >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

Estağfirullah min külli ma kerihallah, Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh Razı olmadığın şeylerden yaptıklarımı affet ve yapmadıklarımı yapmaktan koru. Kendisinden başka ilah bulunmayan hay, kayyum ve azim olan Allah’a istiğfar eder ve günahlarıma pişman olup O’na sığınırım.

>>>SALAVAT<<<

<<< Nasuh tövbesi >>>

Allahümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halâktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sana’tü ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfir lî feinnehû lâ yağfirüzzünûbe illâ ente. Allahım sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Sen beni yarattın. Ben de senin kulunum. Gücüm yettiği kadar senin va’din ve ahdin üzerineyim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Senin bana verdiğin ni’metini îtiraf ederim. Günahımı da îtiraf ederim. Beni mağfiret et. Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın.

Bismillahirrahmanirrahim. Bismillahillezi, la-yedurru maasmihi şeyün fil ardı vela fissema ve hüvessemiulalim (3 kere Sabah-Akşam)

Allahümme innî es’elüke-ssıhhate vel-âfiyete vel-emânete ve hüsnel-hulkı verrıdâe bilkaderi birahmetike yâ Erhamerrâhimîn.” Ya Rabbi! Senden, sıhhat ve afiyet ve emanete hıyanet etmemek ve güzel ahlâk ve kaderden razı olmak istiyorum. Ey merhamet sahiplerinin en merhametlisi! Merhametin hakkı için, bunları bana ver!

>>> Kurandan <<<

– Ey Rabbimiz bize dünya ve ahirette iyilik ver, bizi Cehennem azabından koru!

– Ey Rabbimiz, bize çok sabır ver, Müslüman olarak canımızı al!

– Ey Rabbim, bana hikmet ver ve beni salihler arasına kat!

– Ey Rabbim, beni ve neslimi namazı devamlı kılanlardan eyle;

duamı kabul et, kıyamette hesab olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!

 >>> Hadislerden <<<

— Ya Rabbi, sana ve Resulüne itaat etmemizi ve bildirdiklerinle amel etmemizi nasip eyle!

— Ya Rabbi, faydasız ilimden, makbul olmayan ibadetten ve kabul edilmeyen duadan, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve her çeşit hastalıktan, gece ve gündüz gelecek kötülüklerden, sıkıntılardan kötü arkadaştan ve kötü komşudan sana sığınırım!

— Bildiğimiz-bilmediğimiz bütün iyilikleri ver, bildiğimiz-bilmediğimiz bütün kötülüklerden muhafaza et,her işimizin sonunu güzel eyle, dünya sıkıntılarından ve ahiret azabından bizi koru!

— Bizi dostlarına dost, düşmanlarına düşman olanlardan ve sabreden ve şükredenlerden eyle!

— İşinde sebat eden, nimetine şükreden, ibadetini güzel yapan, doğru konuşanlardan eyle!

Sıhhat, afiyet ve güzel ahlâk ver!

Kaza ve kaderine rıza gösterenlerden eyle!

— Kulağıma, gözüme sıhhat ver!

Küfürden, fakirlik ve kabir azabından,
zulmetmekten ve zulme uğramaktan sana sığınırım.

— Kusurlarımızı ört, korkulardan emin kıl
ve borçlarımızı ödememizi nasip eyle!

— Ölünceye kadar ibadet etmemizi, ömrümüzün hayırlı amellerle sona ermesini nasıp et ve Cennetini ihsan eyle!

— Ya Rabbi, bize dünya ve ahirette güzellik ver
ve Cehennem azabından bizi koru!


Yâ Rabbî! Kıldığım namazı kabûl eyle! Âhir ve âkıbetimi hayr eyle. Son nefesimde Kelime-i tevhîd söylememi nasîb eyle. Ölmüşlerimi afv ve magfiret eyle. Allahümmagfir verham ente hayrürrâhimîn. Teveffenî müslimen ve elhıknî bissâlihîn. Allahümmagfir-lî ve li-vâlideyye ve lilmü’minîne vel mü’minât yevme yekûmül hisâb. Yâ Rabbî! Beni şeytân şerrinden ve düşman şerrinden ve nefs-i emmârem şerrinden muhâfaza eyle! Evimize iyilikler, helâl ve hayırlı rızklar ihsân eyle! Ehl-i islâma selâmet ihsân eyle! Kâfirlerle cihâd etmekte olan Müslümanlara imdâd-i ilâhiyyen ile imdâd eyle! Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül’afve fa’fü annî. Yâ Rabbî! Hastalarımıza şifâ, dertli olanlarımıza devâ ihsân eyle! Allâhümme innî es’elükessıhhate vel-âfiyete vel-emânete ve hüs-nelhulkı verrıdâe bilkaderi bi-rahmetike yâ erhamerrâhimîn. Bana, Anama, babama ve evlâdlarıma ve akrâba ve ahbâbıma ve bütün din kardeşlerime hayırlı ömürler ve hüsn-i hulk, akl-ı selîm ve sıhhat ve âfiyet, rüşdü hidâyet ve istikâmet ihsân eyle yâ Rabbî!

———————————–

“Yâ Rabbî!.. Günahlarımızı rahmetinle af ve mağfiret eyle! Ölülerimizi de mağfiret eyle, yaşayanlarımıza hayırlar ihsan et!
Riyadan, nifaktan, şikaktan, her türlü hastalıktan, kazadan, belâdan, tembellikten, âcizlikten, zelil olmaktan, zulüm etmekten ve zulüm görmekten, cimrilikten, müsriflikten, azdıran zenginlikten ve doğru yoldan ayrılmaya sebep olan fakirlikten, şeytan ve nefsin şerrinden, düşmanın galebesinden, kötü huydan, bidat işlemekten, dalalete düşmekten, halis olmayan amelden, her çeşit günahtan, küfre girmekten, ölürken gelecek fitnelerden, kabir azabından, dinimize ve dünyamıza zarar verecek işlerden sana sığındık, bunlardan bizleri koru Yâ Rabbî!..
Yâ Rabbî!.. Bize sarsılmaz bir iman, güzel bir ahlâk, şükredici bir kalb, sabredici beden, zikredici dil, kaza ve kaderine rıza gösteren hayırlı ömür, salih evlât, dünya ve ahirette güzellik ihsan et! Ana ve babamızı da mağfiret eyle!

Yâ Rabbî!.. Kendi sevgini, sevdiklerinin sevgisini, bütün enbiyânın, Ehl-i beytin, Eshâb-ı kirâmın ve bütün evliyâ-i kirâmın sevgisini ve sevgine kavuşturacak amel ve işleri nasip eyle!

Yâ Rabbî!.. Dinine severek hizmet etmeyi, kul borçlarını ödemeyi ve şehit olarak ölmeyi nasip eyle!

Bize hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak göster!
Yâ Rabbî!.. Bu vatanı bizlere bırakan ecdadımızın ruhunu şad eyle! Memleketimize hizmetleri geçmiş ve Allah için harp etmiş dedelerimize rahmet eyle! Yurdumuzu her çeşit düşmandan koru! Çünkü sen her şeye kâdirsin!.. Dualarımızı kabul eyle!” (Âmin!)

————————————————-

<<< Veda haccındaki dua >>>

“Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur. O birdir. Eşi ortağı yoktur. Mülk, O’na âittir. Hamd, O’na mahsustur…
Ey Allahım! Kabir azâbından, kalbin vesvesesinden, işlerin dağınıklığından sana sığınırım!
Ey Allahım! Rüzgârların getirdiği âfetin şerrinden sana sığınırım! Ey Allahım, gözümde bir nûr, kulağımda bir nûr, kalbimde bir nûr yarat! Ey Allahım, göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır!
Ey Allahım! Kalbe vesvese veren şeytandan, işlerin karışıklığından, kabir fitnesinin şerrinden, gecenin getirdiği şeylerin şerrinden, gündüzün getirdiği şeylerin şerrinden, korkunç rüzgârların getirdiği âfetlerin şerrinden, zamanın nöbet nöbet gelen mihnet ve belâlarının şerrinden sana sığınırım!
Ey Allahım, sağlığın hastalığa çevrilmesinden, birden bire gelip çatacak azâbından ve bütün gazâbından sana sığınırım!
Ey Allahım! Beni hidâyetine ulaştır. Geçmişimi, geleceğimi bağışla! Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden istenilenlerin en keremlisi, en çok vereni!
Ey Allahım! Sen, sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizli, açık neyim var ise biliyorsun. İşlerimden hiç biri sana gizli değildir. Ben çâresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum.
Korkuyorum. Kusurlarımı îtirâf ediyorum. Bir çâresiz, senden nasıl isterse, ben de öyle istiyorum. Zelîl bir günahkar, sana nasıl yalvarırsa, ben de öyle yalvarıyorum.
Yüce huzûrunda boynunu bükmüş, senin için gözlerinden yaşlar boşanan, senin uğrunda bütün varlığını zelîl eden, senin için burnunu topraklara sürten bir kulun sana nasıl duâ ederse, ben de öyle duâ ediyorum!
Ey Rabbim! Duâmı kabûl buyurmaktan beni mahrûm eyleme. Bana Raûf ve Rahîm ol! Ey istenilenlerin en hayırlısı ve verenlerin en keremlisi!..
Ben, sana her an muhtâcım. Senin ise, bana hiç ihtiyâcın yok. Sen, ancak yaratanım olarak beni bağışlar, affedersin.

Ey duâcıların duâlarını kabûl eden! Ey ümit bağlananların en üstünü! İslâmiyet ve Muhammed (aleyhisselâm) üzerindeki himâyen hürmetine sana yöneliyorum. Benim bütün suçlarımı bağışla! Beni şu durduğum yerden bütün hâcetlerimi yerine getirmiş, dileklerimi ihsân buyurmuş, temennilerimi gerçekleştirmiş olarak döndür!..

Bizler, topluca senin Beyt-i Harâm’ına geldik. Şu büyük Meşâir’de vakfeye durduk. Şu mübârek yerlerde hazır bulunduk. Ümîdimiz, yüce katındaki sevab ve mükâfâta nâil olmaktır. Ümîdimizi boşa çıkarma Allahım!”

Dua, derin sözlerdir.

Dua, kendimiz hakkında söyleyebileceğimiz en derin sözlerdir. Böyleyken en anlaşılır, apaçık… Gizli günahlarımız, içimizi yakan pişmanlıklar, kopkoyu korkularımız, acılarımız, kanayan kapanmayan yaralarımız dualarımızdadır. Neye muhtaçsak, onlar dualarımızdadır. Ümitlerimiz, isteklerimiz, sevdiklerimiz… Merhamete, muhabbete, esirgenmeye ve bağışlanmaya duyduğumuz iştiyakla, biz dualarımızdayız.

Kim olduğumuzun doğrusunu dualarımız söyler.

Dualarımızda yalan söylemeyiz. Kendimizi aldatmayız. Zayıflığımızdan, acizliğimizden utanmayız. Sırlarımızı, sıkıntılarımızı, dertlerimizi avuçlarımız gibi semaya açmaktan çekinmeyiz.

Kendimizi dualarımızla tanırız. En çok nelere değer verdiğimizi, hayatlarımızda en çok nelerin önemli olduğunu, nasıl yaşadığımızı ve nasıl yaşamak istediğimizi dualarımızla anlarız.

Hayatımız, dualarımızdadır.

Dünya, dualarla yazılan sayfalardır. Duanın dilini bilmeyenler, çiçeklerin dualarının renkleriyle açtığını bilmiyorlar. Ağaçların, dualarının meyvelerini verdiğini… Suların dualarıyla aktığını, duaları gibi aktığını… Tohumların dualarıyla çatladığını… Rüzgârların duaları gibi ılık, duaları gibi serin, duaları gibi güçlü estiğini… Yeryüzünü böylesine şenlendiren canlılığın dualar olduğunu bilmiyorlar.

Duanın dilini bilmeyenler, dünyanın dilini de bilmiyorlar. Ne onlar dünyayı anlıyorlar, ne de dünya onlara kulak veriyor. Onlar için dünya, savaşılacak bir şey. Dünya, bütün dehşetiyle üzerlerine saldırıyor ve onlar, dünyayı bir savaş meydanına çeviriyorlar. ‹stediklerini zorla, güç kullanarak elde edeceklerini sanıyorlar. Dünya, onlara aldırmıyor. Dünya, korkularını çoğaltıyor. Dünya, sevdikleri her şeyi tek tek ellerinden alıyor. Savaşarak kazandıklarına inandıkları şeylerin eliyle dünya onlara tekrar tekrar saldırıyor. Arkasına saklandıkları ne varsa güçsüzlüklerini ve yaşadıkları hayatın saçmalığını teşhir ediyor.

Hayatlarında eksik olanın boşluğunu ağır bir yük gibi her yere taşıyorlar, ama onun ne olduğunu söyleyemiyorlar. Giderek, hayatları eksik olanın boşluğunda yitiyor. Acı çekerken hayattan yoksunlar. Çılgıncasına mutluyken hayattan yoksunlar. Hayattan yoksunlar, çünkü hayatları duadan yoksun. Acılarını ve sevinçlerini, kederlerini ve mutluluklarını duaya taşıyamıyorlar. Yaşamayı seviyorlar, ama hayatlarının anlamı hakkında düşünmekten hoşlanmıyorlar. Yaşıyorlar, ama niçin yaşadıklarını kendilerine sormuyorlar.

Duanın dilini bilmeyenler, hayatla aynı dili konuşmuyorlar.

Dua ederken, hayatla aynı dili konuşuruz. Hayatın güzelliği, anlamından ayrı değildir. Hayatın anlamı dualarımızdadır.

Her şeyin herkese yakışmadığı şu dünyada, duanın herkese yakışması bundandır.

Kral da dua eder, köle de… Duası krala diz çöktürür; köle, duasıyla özgürleşir. Kölenin duası, kralın duasından değersiz değildir. Kral da, köle de Allah’ın kuludur.

Kim olduğumuzu dualarımız söyler: Kul olduğumuzu…

 sedat turan

ya Rabbi(dua)

Posted on: 16/05/2007

Ya Rabbî, ya Rabbenâ ve ya Rabbe’l-âlemîn! Sana yine Senin ilmin ve ma’lûmâtın adedince hamd ve şükür; Peygamber Efendimiz Hazreti Ahmed ü Mahmûd u Muhammed Mustafa’ya, kutlu yuvasının kudsî fertlerine, yıldızlar gibi kendilerine uymakla doğru izler bulunabilecek ve yürüdükleri yoldan gidilebilecek sâdık, vefalı ashâb-ı güzînine de salât ü selam ediyor, yüce huzurunda bir kez daha el açıp, “Amin!” diyoruz:  

Ey hiç açılmaz gibi görünen kapıları bile ardına kadar açmaya muktedir olan Ulu Rabbimiz! Senden, arkasında hayır ve güzellik olan bütün kapıları en kısa zamanda bizim için de açmanı diliyoruz. Ey bütün sebepleri yaratan ve onlara hükmeden Yüce Sultanımız! Nezdinden göndereceğin inayet sürprizleriyle, bize de, ümitlerimizin ve hayallerimizin ötesinde maksûdumuza, matlûbumuza, mahbûbumuza ulaşacağımız imkanlar lutfet!  

Nezdinde makbul ve mukarreb kullar gibi, bizleri de emredilen hususlarla meşgul olup tamamını bihakkın yerine getiren.. nehyedilen hususlardan yüz çevirip hepsinden içtinab eden.. hedefinde hep Senin hoşnutluğun olan.. insanların ellerindeki şeylere tama(h) etmeyen.. peygamberâne bir iffet, peygamberâne bir ismet ve peygamberâne bir fetanet peşinde olup, her zaman Senin sâdık u masdûk elçilerinin yürüdükleri şehrahlardan yürüme gayreti içinde bulunan.. gözü-gönlü sürekli Sana müteveccih ve hiç ara vermeden hep ölüm ötesi hayat için hazırlık yapan salih kimselerden eyle!  

Ya Rab! Bizi dünyada da ukbâda da utanılacak, başımızı aşağıya eğdirecek ve rezil rüsva hale düşürecek işlerden uzak tut ve öyle fecî bir durumla karşı karşıya bırakma! Senden, dostlarının yüzüne baktığın, ellerinden tutup kaldırdığın gibi, bizim yüzümüze de bakmanı, bizi de tutup kaldırmanı istirham ediyoruz. Sana düşmanlıkta bulunanların düştükleri, insanı yerin dibine batıracak, utanılası bir hale düşmekten de yine Senin hıfz u sıyanetine sığınıyoruz.  

Ya Rabbenâ ve ya İlâhenâ! Sen de biliyorsun ki, bilerek hiçbir zaman Senden başkasına kullukta bulunmadık; bulunmayız da. Biz sadece ve sadece Senin kullarınız. Senden başka hiçbir Rabb tanımadık; zaten Senden başka hiçbir Rabb da yoktur. İşte onun için huzuruna geldik, kapının eşiğine başımızı koyduk, ulûhiyetinin ve rubûbiyetinin ululuğu karşısında boyunlarımızı büküp yüz yere sürdük. Her zaman el-pençe divan durmaya da âmâde bulunuyoruz; ne olur, biz âciz, zayıf, garip ve muhtaç kullarından merhametini esirgeme ve bizi haybet ve hüsrana maruz bırakma!…  

Ya Rab! En son ve en büyük elçin hürmetine, bizim takdir ölçülerimizle ölçülemeyecek kadar kıymeti haiz aile fertleri ve yol arkadaşları hakkı için, ne olur, niyazımıza cevap ver, hayır istikametindeki dileklerimizi gerçekleştir ve bizi bir an olsun nefsimizle başbaşa bırakma! 

sağ tıklayıp “hedefi farklı kaydet” diyerek bilgisayarınıza yükleyebilirsiniz…
okuyan: ihsan atasoy
1- cevşenül kebir
2- evrad-ı kudsiye
3- delailinnur
4- sekine
5- münacat-ı veysel karani
6- münacatül kuran
7- tahmidiye
8- hülasatül hülasa

Bu harika kitapta Cebrail Aleyhisselâmın gelip “Zırhı çıkar. Bunu oku” dediği Cevşenü’l-Kebîr, Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin âlem-i mânâda Resûl-i Ekremden (a.s.m.) ders aldığı Evrad-ı Kudsiye ve salâvatlardan meydana gelen Delâilü’n-Nur var. Ayrıca Kur’ân’ın değişik sûrelerinden alınan 19 âyetten meydana gelen ve on dokuz defa okunan Sekine, Veyse’l-Karânî’nin meşhur duâsı, İsm-i Âzam duası bulunuyor.


Bediüzzaman Hazretlerinin “çok parlak, çok kıymettar, sevabı çok yüksek, Kur’ân’ın harika belâgatındaki lem’aları taşıyan emsalsiz bir münacat” dediği, “Kur’ân okurken şehit edilen Osman Zinnureyn’in (r.a.) pek şirin, harika cevherlerin zengin bir hazinesi, ümmete bir yadigârı, eseri; İmam-ı Ali’den (r.a.) râvî olmakla, kıymet ve mucizelerinin ışıkları tam tasdik ve takdir edilen” Münâcatü’l-Kur’ân yer alıyor.
Yine Bediüzzaman Hazretlerinin mesleğimizin dört esasından en büyük esası olan şükrün en geniş ve en yüksek mertebesini ihata eden ve bende çok defa maddî ve manevî hastalıkların bir nevi şifası olan İsm-i Âzam ile dokuz büyük âyeti içine alan, on dokuz defa şükür ve hamdi âzamî bir tarzda ifade ile tahmidatın adedleri ile o eşyanın lisan-ı hâl ile ettikleri hamd ü senâyı niyet ederek o hadsiz hamdlerin yekûnunu içine alan azametli ve geniş bir tahmidnâme, teşekkürnâme ve Sekinedeki altı ismin muazzam ve yeni bir dersi diye yad ettiği Tahmidiye duası bulunuyor. Daha öte Bediüzzaman Hazretlerin Âyetü’l-Kübrâ ve Hizbü’n-Nuriye’nin bir hülâsası dediği bir tefekkür hazinesi olan Hülâsatü’l-Hülâsa, Abdülkadir Geylânî’nin bir duası ve daha bir kısım duaların yer aldığı bir dua hazinesi var.

Bediüzzaman Hazretleri bu duaları sıkça okurdu. Özellikle Âl-i Beytin mühim bir mirası ve maden-i feyzi olan Cevşenü’l-Kebîr’i kendine üstad edinmiş, önceleri günde bir defa, bazan da üç defa tamamını okumuş ve talebelerine de okumalarını tavsiye etmişti.1 İmam-ı Gazalî ve Zeynelâbidîn’den ders aldığını belirttiği bu muhteşem dua2, duasının başında da belirtildiği gibi vahiy yoluyla Efendimize (a.s.m.) gelmiştir.

Dipnotlar: 1- 28. Lem’a; s. 336. 2- Emirdağ Lâhikası, s. 183. 3- Sözler (30. Söz, Hatime’den

celcelütiye

Posted on: 09/03/2007

 

yüklemek için sağ tıklayıp “hedefi farklı kaydet”

celcelütiyenin türkçe açıklaması (yazının devamı)
celcelütiye sırları (risalelere ve diğer sırlara işaret etmesi)
İhsan Atasoy’dan “celcelütiye”yi dinlemek için tıklayın

Celcelûtiye, Süryânîce “Bedî” demektir. Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü vesselâma Hazret-i Cebrâil (as) tarafından indirilen ve içinde İsm-i Azam’ı da taşıyan yüksek mânâlar, Hazret-i Ali radiyallahü anh tarafından Celcelûtiye adıyla ve cifir ilmine göre bir çok tarih de düşürülerek Süryânî diliyle nazmedilmiş ve kaside haline getirilmiştir. Yüksek ve tesirli bir duâdır. Bir isimler hazinesidir. Allah’ın rahmetini celb etmesi hasebiyle bir rahmet hazinesi veya bir Cennet hazinesi demek de mümkündür. Allah’ın en büyük ismi olan İsm-i Azam bu duânın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duâyı okuyarak Allah’a sığınan kimsenin, dünya ve âhiret işlerinde çok kolaylıklar ve bereketler göreceği müjdelenmiştir.     

İmam-ı Gazâlî hazretleri nakleder ki: Cebrâil Aleyhisselâm Peygamber Efendimiz’e (asm) dedi ki:    

“Yâ Muhammed! Rabb’in sana selam ediyor ve selâmın en mükerremini sana tahsis buyuruyor. 

Sana bu hediyeyi ihsan buyurdu.”    

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm):    

“Ey kardeşim Cebrâil! Bu hediye nedir?” dedi.    

Cebrâil Aleyhisselâm:    

“Bu hediye, içinde İsm-i Azam ile en kapsamlı kasem bulunan büyük duâdır.” Diye cevap verdi.    

Peygamber Efendimiz (asm):    

“Ey kardeşim Cebrâil! Bu duânın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır?” diye sordu.    

Cebrâil Aleyhisselâm dedi ki:

“Yâ Muhammed! Bu duânın adı Bedî’dir (Celcelûtiye). İçinde en yüksek kasem ve İsm-i Azam vardır. O İsm-i Azam ki:

1-Arş-ı Alâ’nın kenarına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Allah’ın arşını taşıyan melekler bu arşı kaldıramazlardı!

2-Güneşin kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, güneşin ışığı ve nûru olmazdı!

3-Ay’ın kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, ay ışık veremezdi.

4-Cebrâil Aleyhisselâm’ın kanadına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Hazret-i Cebrâil yer yüzüne inemez, semâya çıkamazdı!

5-Mîkâil Aleyhisselâm’ın başına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı yağmurlar ve damlalar ona itaat etmezlerdi.

6-İsrâfîl Aleyhisselâm’ın alnına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı sur üfleyemezdi.

7-Azrâîl Aleyhisselâm’ın elinin üzerine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, mahlûkâtın canlarını alamazdı.

8-Yedi kat göklere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı gökler yükselemezdi.
9-Yedi kat yerlere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, yedi kat yerler, şimdi olduğu gibi sâbit olmazdı! Bu ismi Âdem Aleyhisselâm okumuştur!”1        

İsm-i Azamı içinde saklayan ve Celcelûtiye’ye kaynaklık eden yüksek mânâların, yeşil bir atlas üzerinde yazılı olarak Cebrâil Aleyhisselâm tarafından Peygamber Efendimiz’e (asm) semâdan indirildiği nakledilir. Hazret-i Ali radiyallahü anh demiştir ki: “Ben Cebrâil’in şahsını gök kuşağı sûretinde gördüm. Sesini işittim. Sahifeyi aldım. Bu isimleri içinde buldum!”2 

Üstad Bedîüzzaman hazretlerinin, “İsm-i Azam veya İsm-i Azamın altı nuru” unvanıyla Otuzuncu Lem’a’da açıkladığı ve Hazret-i Ali (ra) için birer İsm-i Azam olduğunu beyan buyurduğu Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerinin Celcelûtiye’de geçen İsm-i Azam’dan olduğunu On Sekizinci Lem’anın satır aralarından çıkarabiliyoruz.3    

Celcelûtiye’nin cifir ilmiyle haber verdiği bir çok gizli işâretin Risâle-i Nûr’da ortaya çıkmış olması, mânâsı olan Bedî isminin Risâle-i Nûr müellifinin ismiyle bağdaşması, Risâle-i Nûr’un Hakîm, Rahîm ve Nûr isimleriyle birlikte Bedî ismine de mazhar olması,4 bir çok beytinin açıktan Risâle-i Nûr’dan bahsetmesi ve Risâle-i Nûr’u haber vermesi, vahiy kaynaklı Celcelûtiye’nin mânâ ve müjdelerinin, asrımızda Risâle-i Nûr’da ortaya çıktığını gösteriyor.     

Risâle-i Nûr Müellifi Bedîüzzaman Hazretleri, Yirmi Sekizinci Lem’a’da Hazret-i Ali (ra) ile mânâ âleminde yaptığı bir konuşmadan bahsediyor. Hazret-i Ali’ye (ra):     “Ercûze’nde benden bahisle “Kendini muhafaza et.” Demişsin. Hem tam vaktinde emrinizi gördük. Fakat maatteessüf, kendimizi muhafaza edemedik. Bu belâya düştük. Şahsımdan binler defa daha ehemmiyetli olan Risale-i Nur’dan bahis ve işaretin yok mu?” diye soruyor.     Hazret-i Ali radiyallahü anh da şöyle cevap veriyor:     “Yalnız işaret değil; belki Celcelûtiye’mde tasrih ediyorum. (Açıkça bahsediyorum.)”     Üstad hazretleri bu soru-cevaptan sonra, Hazret-i Ali’nin kasidelerinden en meşhuru ve en esrarlısı olan Celcelûtiye kasidesinde; “Sirâcü’n-Nûr (Risâle-i Nûr) gizli olarak yakılır ve aydınlatır! Kandiller kandili gizli olarak tutuşturulur. O da her tarafı aydınlatır!” fıkrâsını bulduğunu, bu fıkranın açıktan ve ismiyle Risâle-i Nûr’dan bahsettiğini kaydediyor.5         C

elcelutiye Süryanice yazılmış açık ve anlaşılır bir dua nazmıdır. Kimi beyitler peş peşe gelen bir iki beyitle özetlenmiş olarak verilmiş olduğundan, söz konusu beyitlerin müstakil meali verilmemiş gibi gözükse de, genel itibariyle meali verilmeyen beyti yoktur.Bize okuyup feyiz almak düşüyor.

Peygamber Efendimiz, biz müslümanların nasıl dua etmesi gerektiğini bildirmiştir.
Bunlardan bazıları;
Ya Rabbi, Sana ve Resulüne itaat etmemizi ve bildirdiklerinle amel etmemizi nasip eyle!)

(Ya Rabbi, faydasız ilimden, makbul olmayan ibadetten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırım.)

(Ya Rabbi, bildiğimiz-bilmediğimiz bütün iyilikleri ver, bildiğimiz-bilmediğimiz bütün kötülüklerden de koru!)

(Ya Rabbi, her işimizin sonunu güzel eyle, dünya sıkıntılarından ve ahiret azabından bizi koru!)

(Ya Rabbi, bizi sabreden ve şükredenlerden eyle!)

(Ya Rabbi, bizi dostlarına dost, düşmanlarına düşman olanlardan eyle!)

(Ya Rabbi, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve her çeşit hastalıktan sana sığınırım!)

(Ya Rabbi, işinde sebat eden, nimetine şükreden, ibadetini güzel yapan ve doğru konuşanlardan eyle!)

(Bedenime, kulağıma, gözüme sıhhat ver! Küfürden, fakirlik ve kabir azabından sana sığınırım.)

(Ya Rabbi, kusurlarımızı ört, korkulardan emin kıl ve borçlarımızı ödememizi nasip et!)

(Ya Rabbi, sıhhat, afiyet ve güzel ahlak ver! Kaza ve kaderine rıza gösterenlerden eyle!)

(Ya Rabbi, gece ve gündüz gelecek kötülüklerden, sıkıntılardan kötü arkadaştan ve kötü komşudan sana sığınırım.)

(Ya Rabbi, ölünceye kadar ibadet etmemizi, ömrümüzün hayırlı amellerle sona ermesini nasip et ve Cennetini ihsan eyle!)

(Ya Rabbi, zulmetmekten, zulme uğramaktan sana sığınırım.)

Amin 

dua

Posted on: 11/01/2007

Allahümme erzukna îşen bilâ belâ ve dinen bilâ heva ve amelen bilâ riya ve afven bilâ azab ve mağfireten bilâ ikâb. Ve cenneten bilâ hisâb ve rüyeten bilâ hicab. Allahümme tub aleyna kable’l mevt verhamna inde’l mevt vela tuazzibna ba’de’l mevt. Ve hevvvin aleyna sekarate’l mevt.”(günde üç defa okunması tavsiye ediliyor.) 

Meali: Ey Allahım! Bize belasız bir yaşayış, hevasız bir din, riyasız bir amel, azapsız bir afv, ikabsız bir mağfiret, hesapsız bir cennet,  perdesiz bir rüyet nasip et. Ey Allahım! Ölmeden önce tevbemizi kabul et. Ölüm sırasında bize acı. Ölümden sonra bize azab etme. Ölüm sarhoşluğunu üzerimizden hafiflet. Rahmetin hürmetine kabul et, ey merhametlilerin en merhametlisi. Âmin.

Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Osman bin Huneyf bildiriyor: İyi olması için duâ istiyen bir âmâya, abdest alıp, iki rekât namaz kılmasını, sonra “Allahümme innî es’elüke ve eteveccehü ileyke bi-Nebiyyike Muhammedin Nebiyyirrahme, yâ Muhammed innî eteveccehü bike ilâ Rabbî fî hâcetî-hâzihî, li taktıye-li, Allahümme şeffi’hü fiyye(17) duâsını okumasını emretmiştir.

Eshâb-ı kirâm, bu duâyı hep okurdu. Bu duâda, dileğin kabûl edilmesi için, Muhammed aleyhisselâmı vesîle edilmektedir.

Bismillâhirrahmânirrahîm ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil’ aliyyil’azîm. Duâsı da bütün hastalıklar için okunur. Derdlerden kurtulmak için ve murâda kavuşmak için beşyüz kerre okunur. Evvelinde ve âhirinde yüzer def’a salevât-ı şerîfe okuyup duâ etmelidir.

Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, “Bir hasta, ‘lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn’ i (15)  kırk def’a okursa, şehîd olarak vefât eder. Şifâ bulursa, bütün günahları afv olur.”

Âişe vâlidemiz buyurdu ki, Resûlullahın bir yerinde ağrı olsa iki Kûl e’ûzü sûresini okuyup, mubârek avucuna üfler, elini ağrı olan yere sürerdi.

Bir gün iki gözü a’mâ bir kimse gelip, “yâ Resûlallah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Allahü teâlâya duâ et, gözlerim açılsın,” dedi. Peygamberimiz, “Kusûrsuz bir abdest al! Sonra Yâ Rabbî! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselâmı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselâm! Seni vesîle ederek, Rabbime yalvarıyorum.Senin hâtırın için kabûl etmesini istiyorum.Yâ Rabbî! Bu yüce Peygamberi bana şefâatcı eyle! Onun hurmetine duâmı kabûl et!” duâsını okumasını söyledi. Adam, abdest alıp duâ etti. Hemen gözleri açıldı. Bu duâyı Müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksadlarına kavuşmuşlardır.

Şifâ âyetleri şunlardır:
1- “Ve yeşfî sudûra kavmi’m-mü’minîne ve yüzhib ğayza kulûbihim.” (Allah mü’minler topluluğunun gönüllerini ferahlandırsın, şifâ versin ve kalplerindeki ıztırabı gidersin.)
2- “Yâ eyyühe’n-nâsü kad câet küm mev’ızatun min Rabbikum ve şifâü’l-limâ fi’s-sudûri ve hüden ve rahmetün li’l-mü’minîn.” (Ey İnsanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerin derdine şifâ, mü’minlere bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.)
3- “Yahrucu mim-butûnihâ şarâbüm-muhtelifün elvânühû fîhi şifâü’l-linnâsi inne fî zâlike le’âyete’l-likavmi’y-yetefekkerûn.” (Onların karınlarından çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için şifâ bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır.”)
4- “Ve nünezzilü mine’l-Kur’âni mâ hüve şifâü’v-ve rahmetü’l-li’l-mü’minîn.” (Biz Kur’ân’da mü’minler için şifâ ve rahmet olan âyetleri indiriyoruz.)
5- “Ve izâ meridtü fehüve yeşfîn.” (Hastalandığımda bana şifâ veren Allah’tır.”
6- “Kul hüve li’llezîne âmenû hüden ve şifâün.” (De ki: Kur’ân, inananlar için hidâyet ve şifâdır.)
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hastalara şöyle duâ etmiştir:
1-“Allahümme rabbi’n-nâsi ezhibi’l-be’se işfi. Ente’ş-şâfî. Lâ şifâe illâ şifâüke. Şifâen lâ yüğâdiru sekamen. Allahümme işfi abdeke yenke’ leke adüvven ev yemşî leke ilâ salatin.” (Allah’ım! Ey insanların Rabbi! Şifâ ver! Şifâ veren ancak Sen’sin! Sen’den başka şifâ verecek kimse yoktur! Allah’ım! Şu kuluna şifâ ver ki, Senin bir düşmanına acı versin veya Senin rızânı kazanmak için namaz kılmak üzere yürüsün.)
2- “Bismillâhi erkîke min külli şey’in yü’zîke min şerri külli nefsin ev aynü hâsidin. Allahümme yeşfîke bismillâhi erkîke.” (Sana ıztırap veren her şeyden, her kıskanç nefisten, her hasetçi gözden Allah’ın adıyla sana şifâ dilerim. Allah sana şifâ versin. Allah’ın adıyla sana şifâ dilerim.)

bu sitedeki herşey

"fayda" amacı taşımaktadır

lütfen katılın/anketler

  • 1.781.172